Her Son Yeni Bir Başlangıçtır
Bölüm I
Her zaman olduğu gibi hava kapalı ve boğucuydu. Nisroc elinde tuttuğu küçük çakı ile yaklaşık yarım saattir koyu gri yer yer küllerle kaplanmış toprağa bir şeyler çizmeye çalışıyordu. Her seferinde ufacık bir yanlış yapıp tekrardan toprağı elinin tersi ile düzeltip, çizimine devam etmekten artık sıkılmıştı. Üçüncü yanlış çizimden hemen sonra alnından düşen ve gözlerini kapatan açık kızıl saçlarını kuvvetle üfleyerek hem sıkıntısını hem de yoluna çıkan saçlarını uzaklaştırmaya çalıştı.
En sonunda pes edip küçük çakıyı önündeki toprağa fırlattı. Gözleri hemen yanına çömelmiş kardeşine doğru kaydı. Kız kardeşi Nisroc’tan en fazla bu kadar farklı olabilirdi. Durduğu yerde gözlerini kapatmış, pilleri çoktan tükenmiş ve bir daha çalışma umudu olmayan mp3 çalarının kulaklıklarını takmış, yüzünde hoş bir gülümseme ile bir şeyler mırıldanıyordu. Elinde Nisroc’un hangi cehennemden bulduğunu tahmin bile edemediği boş bir kola kutusu vardı. Arada sırada mırıldanmalarını kesip gözlerini açmadan boş kola kutusunu ağzına götürüyor ve hemen ardından kana kana içmiş gibi nefesini verip ağzını elinin tersi ile siliyordu.
‘Kes şunu Dina!’ diye keskince fısıldadı Nisroc.
Dina gözlerini yavaşça bir uykudan uyanırmışcasına araladı ve ellerini iki yana açabildiği kadar uzatarak gerindi. Abisinin ona kızmasına alışıktı. Aslında ona değil, içinde bulundukları duruma kızdığını biliyordu. Bu yüzden sesindeki keskin tona aldırmadan abisine gülümsedi.
‘Neyi?’ dedi en sonunda muzur bir tonda.
‘Her ne yapıyorsan onu. Mutlu olmak için hiçbir sebebimiz yok görmüyor musun?’ Nisroc daha konuşurken savunduğu şeyin yersiz olduğunu anlamıştı ve kardeşinin yaşam veren gülümsemesi devam ederken cümlesinin sonu zor duyulan bir mırıltı gibi çıkmıştı.
‘Geçen gün Dördüncü Bölge yakınlarında devrilmiş bir reklam panosunda gördüm. Kadın aynı demin yaptığım gibi kutuyu ağzına götürüp gülümsüyordu.’
Nisroc kardeşine olan sahte sitemini bir anda kaybetmişti.
‘Ah Dina… Üzgünüm.’
‘Üzülmesi gereken sen değilsin.’ Diye teselli etti abisini Dina ve gözlerinde yeni yeni çakan bir merak pırıltısı ile konuşmasına devam etti. ‘Acaba tadı nasıl bir şeydi?’
Nisroc, Dina’nın son cümlesini duymamıştı bile. Çok uzaklardan gelen bir tangırtıya kilitlenmişti. Emin olmak için bir iki saniye daha odaklandı ve ardından hemen harekete geçti. Kardeşinin kolundan sertçe tuttu ve diğer elini ağzına götürerek sessiz olmasını işaret etti. Hızla yıkık binanın yer yer çökmüş merdivenlerinden yukarı doğru çıkmaya başladılar. Birikmiş moloz yığınlarını dökmemeye uğraşıyorlar aynı zamanda da yıkık dökük merdivenlerden düşmeden yollarına devam ediyorlardı. Binanın en üstüne gelince Nisroc’un iki gün önce buraları keşfe geldiğinde oraya koyduğu çadır bezinin altına girdiler ve üstlerini kapattılar. Nefes nefese kalmışlardı ve Nisroc’un kulağına çalınan tangırtılar giderek yaklaşıyordu.
Nisroc kendinden emin bir gülümseme ile kardeşine baktı. Tehlikeyi zamanında fark etmişlerdi ve şu anda güvendelerdi. Bir iki dakika içinde tehlike yanlarından geçip gidecekti.
Dışarıdan gelen yüksek mekanik sesle ikisi de irkildi.
‘Dışlanmışlar, bu bölgeye giriş izniniz yok. Hemen Beşinci Bölgeyi terk edin.’
0 Kişi Düşüncesini Belirtti:
Yorum Gönder