Her Son Yeni Bir Başlangıçtır
Bölüm VI
‘Hoş geldiniz.’
‘Hoş buldum teşekkürler.’
‘Buyurun oturun lütfen ve kendinizi rahat hissedin.’
‘Koltuğunuz yeterince rahatmış. Teşekkür ederim.’
‘İsminiz nedir?’
‘William ya sizinki?’
‘Tracy… Tanıştığıma memnun oldum. Sizin gibi kibar bir beyefendi neden burada acaba?’
‘Önünüzdeki dosyada yazmıyor mu?’
‘Muhtemelen detaylı bir anlatımla yazıyordur ama ben bir psikolog olarak hastalarıma önyargısız yaklaşmayı tercih ederim.’
‘Hastalarıma dediniz.’
‘Evet ne olmuş?’
‘Benim hasta olduğum konusunda oldukça önyargılı gibisiniz.’
‘… Değil misiniz peki?’
‘Bu sizin uzmanlık alanınız. İşinize karışmak istemem’
‘Pekala bakalım elimizde ne varmış öyleyse. Hmm…’
‘Siz bakıp şaşırmadan önce ben söyleyeyim. Tam üç kişiyi öldürdüm ve onları öldürürken bir gıdım bile suçluluk duymadım. Neden öldürdüğümü sorduklarında da gerçekleri söyledim ve benim durumumda gerçekleri söylemek hep bana deli sıfatını yapıştırmıştır.’
‘Hmm çok ilginç. Burada yazılana göre kurbanlarınızın üçü de otopsiye gönderilmiş fakat daha bir sonuç gelmemiş. Bununla birlikte hiçbirinde yara izine rastlanmamış.’
‘Eh ben temiz çalışırım ama bunu bir kenara bırakalım. Kurbanlarımdan bahsederken biraz bile olsa endişelenmediniz. Şu an bir katil ile aynı odada bulunuyorsunuz.’
‘Sizi bana mahkemeden sevk etmişler ve özel durumunuz söz konusu olduğunda hiçbir şey kesin değildir.’
‘Özel durumum yani deli olmam mı?’
‘Olma ihtimaliniz.’
‘Sizi temin ederim deli değilim hanımefendi.’
‘Eğer bir deliyseniz akıl hastanesine, değilseniz cezaevine gideceksiniz. Birçokları akıl hastanesini tercih eder.’
‘Benim için ikisi de aynı.’
‘Nasıl aynı olabilir ki?’
‘İkisi de içinden kısa sürede çıkılması gereken dört duvardan ibaret.’
‘Üç kişiyi öldürmekten dolayı içeri girerseniz emin olun tam güvenlikli bir cezaevine gideceksiniz.’
‘Akıl hastası rolü yapmam için beni teşvik ediyorsunuz neredeyse hanımefendi.’
‘Aksanınız biraz… değişik. Nerelisiniz acaba?’
‘Doğu İngiltere.’
‘Büyümek için güzel bir çevre. Pekala bana biraz hayatınızdan bahsetmek ister misiniz? Ne de olsa iki saat buradayız.’
‘Bunu yapmak istediğinizden emin misiniz?’
‘Neyi?’
‘Çocukluğuma dair sıkıcı anıları dinlemeyi istediğinizden emin misiniz diyorum? Ne öğrenmek istiyorsanız direk sorabilirsiniz.’
‘Pekala öncelikle neden üç masum insanı öldürdünüz?’
‘Yine yaptınız.’
‘Neyi?’
‘Masum insanları dediniz. Oysa ki onların masum olduğuna dair elinizde hiçbir kanıt yok.’
‘Pekala istediğiniz gibi olsun. Neden bu üç kişiyi öldürdünüz.’
‘Çünkü o üçünü öldürmeseydim, onlar dünyada sevdiğim her şeyi mahvedeceklerdi.’
‘Ne gibi şeyleri?’
‘Her gün gölgesinde dinlendiğim Lincoln Parkındaki o güzelim ağacı ve içinde oynayan koşturan tüm canlıları yok edeceklerdi. Mahkemede beni yargılayacak hakimi, sebebini anlamasa da beni savunmaya hevesli olan avukatı ve şu an bana gereksiz sorular soran psikologumu bile…’
‘Gerçekten bir yerlere varmaya başladığımızı düşünüyorum. Neden gereksiz olduğunu düşünüyorsunuz sorularımın?’
‘Çünkü ben ne dersem diyeyim sizi deli olmadığıma inandıramayacağım ve siz ne derseniz diyin beni yargılanmaktan kurtaramayacaksınız.’
‘Peki neden böyle bir şeye inanıyorsunuz?’
‘Çünkü insanlar kördür.’
‘Neden insanların kör olduğunu düşünüyorsunuz?’
‘Çünkü kendi yaptıklarını hep görmezden gelirler ama bir başkası onların adına aynı şeyi yaptığında fazla tepki verirler.’
‘Bir örnekle açıklayabilir misiniz?’
‘Örneğin şu an bir ülkenin başkanı başka bir ülkeye savaş açmış olsa ve ben orduda olsaydım, sırf komutanlarımdan emir aldığım için üç değil belki de üç yüz kişiyi öldürmem bana ne kazandırırdı.’
‘Bilmem sanırım üstün hizmet madalyası alırdınız.’
‘Tebrik ederim.’
‘Neden?’
‘İlk defa standart bir psikolog gibi benim cümlelerimi soruya dönüştürüp tekrar bana sormadınız ve tamamen kendi kişiliğiniz ile bir cevap verdiniz. Evet doğru dediniz üstün hizmet madalyası alırdım.’
‘ve şu an yaptığınız suçun aslında ülke yararına olduğunu mu düşünüyorsunuz?’
‘Ülke değil dünya yararına. Ama önemli olan bu değil. Ben aslında başka bir şey için buradayım’
‘Öyle mi? Bu beni şaşırttı gerçekten. Ne için buradasınız?’
‘Seninle tanışmak için buradayım Tracy. Beyin ve onun içeriğini anlamak için yaptığın çalışmalar dünya çapında ses getirdi. Davranış bilimleri konusunda senden uzmanı yok ama sen yine de bu ofiste oturmuş mahkemeden sana gönderilen salakları dinleyip onların suçlu mu yoksa deli mi olduğuna karar vermeye çalışıyorsun.’
‘Ama… bu…’
‘Bu nasıl olabilir mi diyeceksin? Anlamıyor musun sen değerlisin ve burada kendini harcıyorsun. Hiçbir telefonuma ve e-mailime cevap vermedin. Senden randevu koparmak neredeyse imkansız.’
‘ve siz de bunun için üç kişiyi mi öldürdünüz?’
‘Hayır. Onları zaten öldürecektim. Buraya gelmek için sadece bu yaptığımı itiraf etmem yeterli oldu. Ama sakin ol lütfen sana zarar vermek niyetinde değilim. Sen benim için değerlisin.’
‘Benim değerli olduğumu mu düşünüyorsun?’
‘Şu psikolog saçmalıklarını bir kenara bırak Tracy. Çalışmalarını yazılı dökümanlar olmaktan öteye taşıyacak bir laboratuar ortamı ve geçimini sağlamak için gereğinden çok daha fazla paraya sahip olacağın bir fırsat sunmaya geldim sana.’
‘Siz kesinlikle delisiniz bayım. Normalde suçluların tımarhaneye gitmediğinden emin olmak için bu işi yapıyorum ama siz kesinlikle aklınızı kaçırmışsınız!’
‘Öyle mi dersin Tracy. Şuna bir bak. İşte son yılların en büyük buluşu…’
‘Aman Tanrım! Bu düşündüğüm şey olamaz!’
‘Bu tam da düşündüğün şey Tracy. Yapay Zeka modülünün ilk deneyinden arta kalanlar. Küçük bir cep telefonu büyüklüğünde sesli cevap verebilen akıllı bir veri yumağı…’
‘Bu inanılmaz şu anda çalışıyor mu? Sorularıma cevap verebilir mi?’
‘Eğer istersen bunun bir üst modelinin yaratıcılarından birisi olabilirsin Tracy. Kendini körelttiğin bu iş yerinde tıkılıp kalmana gerek kalmaz.’
‘Ama şimdiye kadar yaptığım araştırmalar bile tam on yılımı aldı ve onlar asıl araştırmanın girişi bile olabilecek nitelikte değiller. En iyi ihtimalle uzun yıllar yaşasam bile bu araştırmayı sonlandıramam.’
‘Tracy ağzın bir şeyler geveliyor ama aklın ve gözlerindeki ışıltı tamamen başka şeylerden bahsediyor.’
‘Sanki beni tanıyor gibi konuşuyorsun. Sanki seni tanıyor gibiyim. Az önce üç mas… insanı öldürdüğünü söyledin ve şimdi benden dünya üzerindeki en ileri teknoloji ile yapılacak bir çalışmada yardım istiyorsun.’
‘Etrafına bak Tracy… Hayır bu odaya değil dünyaya bir bak. Dünya halklarının yarısı fakir. Diğer yarısı ise zengin ama krizlerle boğuşuyor. Petrol atıkları denizleri kirletiyor ve nükleer santraller dünyanın dengesini bozmaya devam ediyor. Fakir halkların silahlandırılması ile elde edilen gelirler her geçen gün artıyor ama artık silahlanan halklar eskisi gibi bilinçsiz değil. Her yerde terör örgütleri iş başında ve saldırılarını artık tehdit amaçlı yapıyorlar. Büyük ordular onlarla başa çıkamıyor. Çıkamazlar da. Vur kaç taktiği uygulayan bir avuç gerillaya karşı kendi evlerinde zafer kazanmak zaten imkansız. Üçüncü Dünya Savaşının eşiğindeyiz Tracy ve gelecek şu elimde tuttuğum yapay zeka modülünü geliştirmemize bağlı. Şimdi bana katı bir tavırla arkasına sığındığın o psikolog kimliğinle değil, gerçek Tracy olarak cevap ver. Benimle misin?’
‘Neden böyle bir çılgınlık yaptığımı bilmiyorum ama… Evet.’
‘Bu yol senin için çok sancılı olacak. Çok çalışmamız gerekecek ama bu sayede küçük bir ihtimal ile de olsa insanlığı kurtaracağız. Tıpkı büyük babanın da dediği gibi; Küçük ihtimaller, büyük başarıları doğurur. Birazdan yapacağım şey için çok üzgünüm evlat.’
‘Sen nasıl… Sesin… aaahhh!!!‘
Acı çığlığı tüm odayı kaplarken, kilitli kapıyı yumruklayan korumaların endişeli sesleri eşliğinde William, kadının beyaz tenine dişlerini geçirdi. Sivri dişler neredeyse hiçbir zorlukla karşılaşmadan rahatça derinin ve etin içinden geçerek tüm vücuda kan depolayan ana damarı buldu. William kanın tadı ve çekici kokusu karşısında şiddetle sarsıldı ve daha hızlı bir şekilde tatlı kanı kendi vücuduna aktarmaya devam etti. Son saniyede kendini büyük bir zorlukla kadından uzaklaştırdı ve sevdiği ve açlığını duyduğu şeyin elinden alınmasına sinirlenen bir kaplan gibi kükredi. Vakit kaybetmeden kendi bileğini ısırdı ve damlamaya başlayan kanı sanki bir damlası bile ziyan edilmemesi gereken yüz yıllık bir viski gibi kadının ağzına dikkatle damlattı. Kadının vücudu şiddetle sarsılmaya başladığında tatminkar bir şekilde bileğini yaladı ve diş izleri bir anda kayboldu. Hemen Tracy’nin çalışma masasını büyük bir güçle yerinden çekip kapıya dayadı. Ardından kadının şiddetle sarsılan vücudunu sanki bez bir bebeği kaldırır gibi rahatça kucaklayıp ikinci kat penceresini kırarak dışarıya atladı.
Ayakları yere değer değmez büyük bir hızla hareket etti ve Lincoln Parkı yakınlarındaki dairesine yöneldi. Bir iki saatlik yolu dakikalar içinde kat ederken dudağından boğuk bir mırıldanma döküldü.
‘Üzgünüm John Lampard… Bunu senin torununa yapmak istemezdim ama dünyanın geleceği buna bağlı ve çok zamanımız kalmadı.’