Her Son Yeni Bir Başlangıçtır Bölüm III

Posted by Malkavian On 27 Şubat 2012 Pazartesi 0 Kişi Düşüncesini Belirtti

Her Son Yeni Bir Başlangıçtır
Bölüm III

Gözlerini, sessizliği bölen gürültüyle hafifçe araladı. Zamanın farkında değildi. Ne zamandır burada oturduğunu ve ne kadar süredir düşüncelere dalıp kendini dünyadan soyutladığını bilmiyordu. Zaten yeryüzünde ilgisini çekecek bir şey kalmamıştı. Dünya, bir zamanlar üzerinde yaşamış uygarlıkların yıkık dökük binaları ve çarpıtılmış teknolojileri ile süslenmiş, beton ve demir yığınından başka bir şey değildi artık onun gözünde. Eski günleri düşünüp derin bir iç çekti.

Uzun zaman hareketsiz kaldığını vurgularcasına, ayağa kalkarken kütürdeyen dizlerinin ve bileklerinin oluşturduğu senfoniye, bir de ellerini ekledi ve birleştirdiği parmaklarının arasından çıkan küçük çıtırtıları keyifle dinledi. On katlı beton binanın çatı katından, onu uyandıran gürültüye kulak verdi. Ses gittikçe yaklaşıyordu. Kirden renginin griye döndüğü açıkça belli olan, eski kesim, kolları bol gömleğinin üzerine giydiği koyu kırmızı, arkası iki parça halinde hafifçe uzayan ceketinin omuzlarındaki tozları sildi.

Durduğu bina ve diğer yarı devrilmiş binaların ortasında artık işlevini yitirmiş büyük bir havuz ve etrafında onu çevreleyen yıkık dökük banklar vardı. Meditasyonunu bölen mekanik seslerin sahibi olan iki robot ellerinde tuttukları ağır silahlarla etrafı aramaya koyuldular ve bir süre sonra vazgeçip sesin gücünü arttıran ufak bir cihazı aktif hale getirerek konuşmaya başladılar.

‘Dışlanmışlar bu bölgeye giriş izniniz yok. Hemen Beşinci Bölgeyi terk edin.’





Mekanik sesin şiddetiyle, zaten yıkık olan binaların bazılarından moloz yığınları döküldü. Yeterince beklediğine kanaat getirdi ve kendini onuncu kattan aşağı bıraktı. Düşerken ağzında kızgın bir fısıltıya dönüşmüş tek bir cümle yankılandı.

‘Beşinci bölgeymiş!’ Lincoln Parkı yıllarca yuvası olmuştu ve bu yüzden büyük savaştan sonra bile burayı terk etmemişti. Kendi türü gibi savaşmamıştı ama kaçmamıştı da. Sadece yıkık dökük de olsa yuvasında kalmıştı.

Yere sertçe ayaklarının üzerine indi ve kafasının üzerinden sessizce geçen, susturucu takılmış silahların mermilerinden takla atarak uzaklaştı. Taştan oyulma büyük bir heykelin arkasına saklandı. Tam anlamı ile hareketsizdi ve bu robotların kafasını karıştırmıştı. Eski filmler aklına geldi ve gülümsedi. Hiçbir şey tahmin edilen gibi olmamıştı. Karşısındaki robotlar gibi. Hepsi birer kördü. Karşısındakileri termal kameralarla tespit edip görüntü oluşturuyor ya da hareketleri algılayıp işlem merkezlerine yolluyor ve bu sayede bir imaj oluşturuyorlardı.

Gülümsedi ve kendi kendine söylendi. ‘Bakalım işlemcileriniz mi hızlı, ben mi kablo kafalar!’

Fısıldaması ile birlikte anında sığındığı heykel, mermi yağmuruna tutulmaya başladı ama o çoktan harekete geçmişti. İnanılmaz bir hızla koştu ve bir yay çizerek hala heykele ateş etmekte olan robotlara yaklaştı. Bir ayağını devrilmiş bir binanın yan duvarına attı ve oradan aldığı güç ile sıçradı. Havada rakiplerine yaklaşırken belinde duran eski moda denizci kılıcının işlemeli kabzasını yakaladı ve üzerine sonradan eklenmiş düğmeye dokundu. Elektrik akımı ile dolup taşan ve mavi akımlar saçan silahı ile tek hamlede iki robotun da kafasını metal vücutlarından ayırdı. Vakit kaybetmeden silah tutan ellerini de kesti. Kılıç tiz bir çınlamadan başka hiçbir ses çıkarmadan onları birer un çuvalıymış gibi rahatça parçalarına ayırırken ustaca işini yapıyordu. Bir yandan da duyduğu diğer kıpırtı seslerine baktı. Devrilmiş ve dik duran başka bir binaya dayanmış iki binanın arasında kalan küçük bir üçgenden görüş alanına girmiş olan iki çocuğa bakakaldı. Çocuklar hareket ettiler ve sadece küçük kız görüş açısında kaldı. Birileri ile konuşuyor gibiydi. Durduğu bu uzak mesafeden bile kızın içinde, çağlayanlar gibi coşkuyla atan kalbini ve damarlarına pompaladığı o zehirli kimyasalları hissedebiliyordu. Kız bir dışlanmıştı ama yine de onda garip bir şeyler vardı. Bunu tüm benliği ile hissediyordu. Kılıcını cebinden çıkardığı dantel işlemeli bir mendil ile yağlarından arındırdı ve sessizce kınına geri taktı. Boynunu iki yana sertçe hareket ettirerek kütletti ve sessizce ilerlemeye başladı.

Saniyeler içinde çocukların ve önlerinde duran sırık gibi adamın konuşmalarını duyabileceği yan binalardan birinin penceresinde belirmişti. Uzun boylu adam iyice gerinerek elini ceketinin armasına götürüp adının Harley olduğunu söylüyordu.

Kendine hakim olmadı ve gülümsedi. Kıvrılan ağzından kimsenin duyamayacağı bir şekilde fısıldadı. ‘Gerizekalı!’

Gülümsemeye devam ederken gözüne kız çocuğu ve ondan biraz daha büyük gösteren çocuk takıldı. Elini yukarı doğru kıvrılmış ağzının kenarında gezdirdi ve derin düşüncelere daldı. Bu ikili gerçekten de çok garipti. Daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemiyordu.

Eh… Artık bu dünyada ilgisini çeken bir şeyler bulmuştu…

Her Son Yeni Bir Başlangıçtır
Bölüm II




Nisroc içinden lanet okudu ve vakit kaybetmeden kardeşine, kendisini takip etmesini işaret etti. Sesleri çok önceden fark edip zamanında saklanmışlardı. Nasıl olup da fark edildiklerine bir türlü anlam veremiyordu. Çadır bezinin altından çıktılar ve beraber hızla merdivenleri inmeye başladılar. Daha iki kat anca inmişlerdi ki Dina koşmayı bıraktı. Binanın dışa bakan duvarındaki büyük, kenarları siyah islerle kaplı delikten dışarıya bakıyordu. Nisroc tam kardeşine kızmak üzereydi ki, kendilerine doğru muazzam bir hızla ilerleyen toz bulutunu fark etti. Dina’yı kolundan yakaladı ve merdivenleri inmeye devam ettiler. Binaya doğru gelen şeyin, ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Tek bildiği, olabildiğince hızlı bir şekilde Beşinci Bölgeyi terk etmeleri gerektiğiydi.

Binanın yıkık dökük arka kapısından dışarı çıktıklarında karşılarında duran ince, uzun boylu, her yeri derin siyah yağ izleri ile kaplı, eski moda pilot gözlüğü takmış adama bakakaldılar. Kirden koyu laciverte dönmüş pantolonunun üstüne giydiği deri ceketinin göğüs kısmında ‘Harley’ yazıyordu ve ceketinin içine hiçbir şey giymemişti.

Elini turuncu yazılı armanın üzerine götürerek gerindi ve kendini beğenmiş bir tonda konuşmaya başladı.

‘Ben Harley, motorlu birliklerin kumandanı. Siz iki ufaklık bize bahsedilen misafirler misiniz?’

Nisroc ne diyeceğini bilemiyordu. Şu an tek yapmak istediği bu bölgeyi ve arkasındaki tehlikeyi bir an önce geride bırakmaktı. Adama dönüp konuşmadan başını salladı. Bunu yaparken kardeşi de sıska adamın arkasını görmeye çalışarak tek ayağının üzerinde olabildiğince yana eğilmişti. Şu halleri ile el ele tutuşmuş akrobasi hareketi yapan palyaçolara benzediklerine emindi Nisroc. Kardeşinin dengesini bozarak onu kendine çekti ve soran gözlerle Dina’ya baktı.

Dina, karşılarındaki adama baktı ve her an muzip bir şey yapabilecek bir çocuk gibi gülümsedi. ‘Demek sen motorlu birliklerin kumandanısın?’

Adam çenesini yukarı kaldırıp bir elini alnına götürdü ve sert bir selam verdi. ‘Ta kendisi!’ dedi.

Nisroc kardeşinin kast ettiği şeyi anlamıştı. İçinde yeni uyanan bir şüphe duygusu ile ellerini göğsünde birleştirdi. ‘Madem öyle motorun nerde? Ya da kumanda ettiğin şu adamların?’

Kardeşi de Nisroc’un taklidini yaparak ellerini göğsünde birleştirdi ve karşısındaki adama kötücül bakışlar göndermeye başladı. Tabi küçük bir kız çocuğu ne kadar kötücül olabilirse…

Harley sorulara aldırmadı ve aynı kendini beğenmiş tonda devam etti. ‘Hah! O kaplumbağa yavruları bana ancak rüyalarında yetişirler. Ben bir koşucuyum evlat ve onların o aptal metal yığınları ile yaptıkları şey hızlı gitmekse, ben ışınlanıyorum! Birazdan burada olurlar. Hem durun bakalım. Siz ikiniz hiç Dışlanmışa benzemiyorsunuz?’

Nisroc ellerini çözdü ve kafası sorunun ağırlığı ile hafifçe önüne eğildi. Kardeşi de aynılarını yaptı. ‘Çok güzel’ diye düşündü Nisroc. ‘Şimdi de beni taklit etme oyununa başladı.’ Bir kez olsun kardeşinin ciddi olaylar karşısında normal olan tepkiler vermesini ne kadar da isterdi.

Harley cevap beklemeden hızla ellerini Nisroc’un omuzlarına koydu ve onu etrafında döndürdü. Ensesini ve omuzlarını incelemek için üzerindeki tişörtü iyice sündürdü ve kendinden emin olunca bir iki adım geriledi.

‘Siz dışlanmış filan değilsiniz!’ Suratını birden ekşitti ve onlara acıyan bir ifade ile baktı. ‘Yoksa siz şu Diğerleri’nin kölelerinden misiniz? Sizi zavallı yavrucaklar. Efendiniz buralarda mı? O ahlaksıza ağzının payını vermek için neler vermezdim!’ bir elini yumruk yaptı ve diğer avucuna sertçe vurdu.

Nisroc iki elini de kaldırdı ve ‘ Hayır, hayır bizi yanlış anladın. Biz merkez sığınaktan geliyoruz. Şimdiye kadar hep orada yaşadık. Bir gün annemi ve babamı görevliler götürdü ve ertesi gün bizi apar topar sığınaktan dışarı attılar. Ömür boyu sürgün edildik anlıyor musun? ‘ Dina’nın omzu açık elbisesinden görünen sağ omzunu işaret etti ve ufak bir çizgi halindeki yara izini gösterdi. ‘ Lanet olası teneke yığını, onu damgalayacaktı… ve ben…’ Kafası iyice önüne düştü.

‘Sen de o kablo kafalıya dersini verdin ha! Evlat şimdiden gözüme girdin. İkiniz de işaretlenmediğinizi mi söylüyorsunuz şimdi? Bu mükemmel! Kaptan sizi gördüğüne çok sevinecek!’ Harley cümlesini yeni tamamlamıştı ki arkasından gürültülü motor sesleri duyuldu.  Nisroc’un sırtına yatıştırıcı bir tokat attıktan sonra, büyük toz bulutunun arasından güçlükle seçilen iri yarı adamların kullandığı motor bisikletlerin yanına doğru seğirtti. Çocuklardan ikisini de sağ kolu olarak tanıttığı sarışın, iri yarı ve gözlerinden birine korsan bandanası bağlamış adamın arkasına yerleştirdi.

‘Motorlu birlikler! Ana üsse dönüyoruz! İskele Alabanda!’

Hızla ilerleyen araçların önünden adeta ışınlanarak uzaklaşan Harley’e inanmazlık içinde bakıyorlardı.  Nisroc kardeşinin minik parmaklarının omzuna birkaç kere dokunduğunu hissetti ve bunun üzerine kafasını aracın el verdiğince döndürerek kardeşine baktı.

‘Sanırım doğru söylüyor.’

‘Kim doğru söylüyor Dina?’ Sesi rüzgar ile kesilip duruyordu.

Kardeşi bindikleri motorun tam önünde kalan metal kabartmayı gösterdi.

‘Bütün araçlarda Harley’in ismi var. Sanırım önemli biri. Belki de dışlanmışların başkanıdır.’ Gözleri bu fikirle birlikte heyecanla parladı.

Nisroc, yalancılıkla suçladığı adamın isminin metal harflerle tüm motorlara kazılı olduğunu öğrenince yüzünde inanılmaz bir ifade belirdi. Harfleri tersten de olsa dikkatle okudu. Artık dışlanmışların başkanının soy ismini de biliyordu.

‘Harley Davidson.’