Her Son Yeni Bir Başlangıçtır
Bölüm IV




Kardeşinin neredeyse hiç çaba sarf etmeden gevşekçe beline doladığı ellerini belli belirsiz hissediyordu Nisroc ve onun yumuşak dokunuşlarının aksine, sonradan adının Tim olduğunu öğrendiği iri yarı adama sıkıca tutunmuştu. Motordan gelen düzenli gürültü bir ninni gibi kulağına çalınmaya devam ederken sürekli yüzüne çarpan rüzgarın keyfini çıkarttı. Dina her zaman neşelendiğinde yaptığı gibi elleri ile en sevdiği Beethoven eserlerinden birini Nisroc üzerinde çalmakla meşguldü. Tahmin ettiği gibi çoktan gözlerini kapatmış ve kendi hayal dünyasına dalmıştı. ‘Keşke onun kadar kaygısız olabilseydim.’ diye düşünmekten kendini alamadı.

Dina’nın minik elleri ile tuttuğu ritimler ve Harley’in adamlarının arada bir attığı neşe çığlıkları ile düzenli bir şekilde devam eden yolculukları ani bir gürültü ile kesildiğinde kardeşinin gevşekçe belini saran elleri bir anda kasıldı. Bütün araçlar aniden durduğu için etrafı toz bulutları kaplamıştı.

Tim kocaman elleri ile çocukları kendine doğru çekti ve ‘Endişelenmeyin.’ Dedi. O koca cüssenin yakınında olmak her nedense bir sığınakta olmaya eş değerdi ve bu şartlar altında endişelenmek imkansızdı zaten. Tozlar hafif hafif dağılmaya başladığında Tim diğer adamlarla bağırarak konuştu.

‘Bu gürültü de ne çocuklar?’

‘Archi’nin tekeri patladı Tim.’ Toz bulutunun arkasından ince sesli bir adam konuşmuştu.

‘Bir bu eksikti. Her neyse Archi’nin yanına bir nişancı verin ve yola devam edelim. Zaten sınır boyuna oldukça yaklaştık.’ Tim’in sesi düşünceliydi ve belli ki yapmak zorunda kaldığı şeyden pişmanlık duyuyordu. Nisroc neden birkaç kişiyi arkada bırakmanın bu kadar zor olduğunu anlamıyordu. Onlar dışlanmışlardı. İnanılmaz güçlere sahip oldukları söylenirdi ve merkez sığınaktan dışarıya doğru halka halka uzanan bölgeleri avuçlarının içi gibi bilirlerdi.

Araçlar tekrar hareket ettiğinde kardeşinin uykudan yeni kalkmış gibi gelen sesini işitti.

‘Tim, Archi’yi arkada bıraktığın için neden bu kadar üzüldün?’ soru saf ve direk olarak sorulmuştu.

Tim biraz bocaladı ve soruyu geçiştirdi. ‘Peh. Üzülmek mi? Neden üzüleyim ki. O av köpeği yüz kilometre ötede bile olsak kokumuzu alır ve bizi bulur.’

Nisroc bu tabir ile birlikte gülümsedi. ‘Kimse o kadar uzaktan koku alamaz.’

‘Tabi o kişi Archi değilse evlat. Harley’in ne kadar hızlı koşabildiğini gördün.’ Konuşurken sesinde eğlendiğini belli eden bir ton vardı.

Dina tam ağzını açıp onun nasıl bir yeteneği olduğunu soracakken Tim onu susturdu. ‘Onuncu bölgeyi terk etmek üzereyiz. Sınır boyuna hoş geldiniz ufaklıklar.’ Dedi ve sözlerini onaylarcasına uzun ve geçit vermez dikenli teller sağ taraflarında belirdi. Kısa süre bu telleri takip ettiler ve kocaman bir geçit ile karşılaştılar. Devasa iki kolonun üzerinde kocaman ışıltılı harflerle ‘Gerçek Dünyaya Hoş Geldiniz.’ yazıyordu.

Geçidin arkası tam anlamıyla çocuklar için rüya gibiydi. Geçtikleri bütün bölgeler boyunca tek bir yaşam izine rastlamamışlardı. Sadece yıkık binalar ve kullanılmayan yolların oluşturduğu bir mezarlık. Burası ise canlıydı. Nasıl olduğunu şu anda bilmese de her yeri ışıklandırmışlardı. Aslında geldikleri yerlerden pek farkı yoktu. Yine her yer yıkık dökük ve düzensiz görünüyordu ama her açıklıktan ışıklar fışkırmıştı. Kapının hemen önünde elinde garip sesler çıkaran bir aleti Harley’in motorlu birliğine tek tek tutan bir adam vardı. Her yanına geldiği ekip üyesi aletten çıkan değişik seslerle eğleniyordu.

Kapıdaki muhafız aleti iki eliyle tutup kendilerine doğru yaklaştığı sırada Tim atik bir şekilde motorundan indi. Motorlu birliklerin her yeri metal doluydu ve bu muhafızın kendisine metal detektörü tutması komiğine gitmişti. Adamın elleriyle kendisine yönelttiği detektörü iki parmağı ile tuttu. Kolayca yaşlı adamın ellerinden çekip aldı ve muhafıza kocaman bir gülümseme bahşetti. Onunla birlikte tüm birlik de gülmeye başlamıştı.

‘Sakin ol muhafız aramızda robot filan yok.’ Dedi. Endişeli görünen yaşlı muhafız bir anda gözle görülür bir şekilde rahatladı ve kapının yanındaki küçük kulübesine geçip oturmaya devam etti.

Motorlarının kontaklarını kapatan ekip onları elleri ile yürütmeye başladı. Kulaklarındaki devamlı gürültü bir anda uzaklaşınca iki çocuk da huzur doldu. Geçidin hemen arkasında büyük bir şahin heykeli vardı ve bu heykelin her yanında ışıltılı tabelalarla donatılmış evler görülüyordu. Etrafa o kadar dikkat kesilmişlerdi ki kalabalık meydanda önlerine bakmayı unutmuşlardı. Nisroc, başı kapşonu ile örtülü bir adama tosladı ve hemen özür dileyerek adamın düşürdüğü ufak çantasını ona geri uzattı. Adam sorun olmadığını belli edercesine elini hafifçe çocuğun omzuna koydu ve yoluna devam etti.

Meydanın hemen sol tarafındaki küçük bir yıkıntının arkasında Harley ayaklarını devrilmiş sandalyeye uzatmış, içinden sıcak dumanlar tüten bir içecekle onları selamladı. Elindeki sıcak içeceği gürültülü bir şekilde içerken bir yandan da kaplumbağalar ve solucanlarla ilgili bir şeyler homurdanıyordu. Nicroc ve Dina’nın motorlu birliklerle yolculuğu iki saat kadar sürmüştü. Harley ise uzun zamandır orda olduğunu her hali ile belli ediyordu. Tim bu görüntüye alışmış gibi gülümsedi ve çocukları Harley’in hemen yanında duran sandalyelere doğru nazikçe dürtükledi. Bu sırada şahin heykelinin hemen yanına uzun bir direğe tutturulmuş megafondan sesler yükselmeye başladı.

‘Günaydın, sınır boyu sakinleri. Bugün yine güzel bir gün bizleri bekliyor. Hava sıcaklığı her zamanki gibi yirmi derece civarında olacak. Radyasyon oranında ise bir değişiklik yok. Her neyse bunları zaten kim takar! Şimdi yayınımıza Nomad isimli parça ile devam ediyoruz.’

0 Kişi Düşüncesini Belirtti:

Yorum Gönder